24 Ağustos 2012
Sayı: SİKB 2012/01 (34)

 Kızıl Bayrak'tan
Kürt halkına yönelik kirli savaş tırmandırılıyor
Savaş tanrılarının barışını istemiyoruz!
BDSP’den Antep açıklaması
Sendikal ihaneti parçalama görevi
Devlet terörüne geçit vermeyelim!
Blokaj eylemine özel güvenlik terörü
Kiğılı direnişçisi Didem Sorhun ile konuştuk
Micha, Türk Metal ihanetiyle son buldu
Metal İşçileri Birliği’nden açıklama
Deri-İş Sendikası ve DDSB’nin Trexta örgütlenmesindeki
Ali Bayram ile Trexta ve yaşanan süreç üzerine
Barış sorunu - V. I. Lenin
1 Eylül Dünya Barış Günü!
Grev katliamının arkasında sömürü cehennemi var!
Güney Afrika polisi katletti!.
“Barometre fırtınayı gösteriyor!”
İşçiler hakları için eylemde!
Havayolu çalışanlarının grev sınavı
İşçilerden dinliyoruz: 16 ton
4+4+4 gerici eğitim sistemi
Hacıbektaş şenliklerinin gösterdikleri
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 


Devlet terörüne geçit vermeyelim!

Gaz bombası ölüm makinesi

Sermaye hükümeti AKP’nin İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin eliyle Hakkari’de yarattığı provokasyon sırasında vücudu hedef alınarak gaz bombası atılması sonucu yaralanan Adnan Temeş iyileşmeye başladı. Sermaye hükümetinin faşizan açıklamalarıyla bilinen bakanı İdris Naim Şahin Hakkari’de Kürt emekçilerinin karşısına çıkarak gövde gösterisi yapmaya çalışmıştı. Kürt halkının eylemli tepkisiyle karşılaşınca başlayan devlet terörü sırasında yüzlerce mermi kullanılmış gaz bombası emekçiler hedef alınarak atılmıştı. Kalp hizasından göğsüne gaz bombası çarpan Adnan Temeş hastaneye kaldırılmıştı.

İdris Naim Şahin’in ‘kullanımda eğitimli personelin görev aldığını’ vurguladığı “toplumsal olayları dağıtmak” için tasarlanan gaz bombası bir can daha almak üzereydi. Kürt halkına yönelik devlet teröründe Adnan Temeş’in abisi de benzer bir saldırıya geçtiğimiz hafta maruz kalmış sağ gözünü kaybetmişti. Gaz bombasını ateşlerken vücud hedef alınarak bir çok kişi katledildi. Son olarak Adana’da Mazlum Akay adında 11 yaşında bir çocuk katledilirken arkasına düzen yargısı ve sermaye hükümetini alan polis, saldırganlığını sürdürüyor.

Polis teröründe iki oğlu ağır yaralanan baba Sıddık Temeş, “Mahallede ne zaman bir olay olsa polis evimin içine gaz bombası atıyor. Oğlum Adnan evde oturuyordu. Mahallede gösteri yapan gençlere gaz bombası atan polis evimizin içine gaz bombası attı. Oğlum bu esnada göğsünden yaralandı. Atılan gaz bombalarından dolayı evimizde de yangın çıktı” diyerek tepki gösterdi. Baba Temeş geçtiğimiz hafta diğer oğlu Murat Temeş’in de yaralandığını aktararak oğlunun gözünü kaybettiğini ve kimsenin kendilerine yardımcı olamadığını belirtti. “Eğer bu olay benim oğulların kaybı ile bitecekse Kürdistan var olsun. Biz ölümü de kabul ederiz ama neden bizlere bunu yapıyorlar?” diye sordu.

Ödüllü polis şiddeti

Sermaye hükümeti “işkenceye sıfır tolerans” yalanlarını öne çıkarırken polis şiddetini de ödüllerle dolaysız olarak destekliyor.

Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından açıklanan veriler polislere son 10 yılda sunulan ödülleri ortaya koyuyor. Emniyet Genel Müdürlüğü, son 10 yılda sayıları yaklaşık 270 bine ulaşan polis kadrosunda 248 bin 69 polise maaş artırma” ve “para ödülü” sunulduğunu açıkladı. Polis şiddetinin tırmandırıldığı bir süreçte polisler soruşturmalarda ve mahkeme süreçlerinde aklanırken polis teşkilatı içerisinde de ödüllerle saldırganlık sahipleniliyor. İşkenceci polis şefi Sedat Selim Ay’ın İstanbul Emniyet Müdür Yardımcılığı’na terfi etmesi öne çıkarken sermaye hükümeti AKP 10 yıl içerisinde binlerce işkenceci polisi ödüllerle destekledi.

Polis şiddetinin sıradanlaştırılmaya çalışıldığı bir süreçte polise verilen maaş arttırımı, para ödülü veya yakalanan ‘suçluya’ göre prim cetveli uygulamaları yürütülen politikanın bir parçasıdır.

Emniyet Teşkilatı Yasası’na yaslanarak yapılan ödül dağıtımlarında alınan kıstas polisin keyfi terörünü destekler niteliktedir. “Ülkenin güvenlik ve esenliği, devletin çıkarları ve kişilerin can, ırz ve mallarını korumada yüksek hizmetleri” olan polis ödül kıstasında görülüyor. ‘Ülkenin güvenlik ve esenliği’ esas olarak devletin çıkarları olurken bu çıkarlar için hak arayan emekçilere, öğrencilere saldırmak ödül kapsamına giriyor.

Sermaye devleti bütün kurumlarıyla polis şiddetini uygulamaya, korumaya ve meşrulaştırmaya çalışıyor.

444 155 9 İmdat Polis” hattı

Çağdaş Hukukçular Derneği’nin İstanbul Barosu ile birlikte geliştirdiği proje kapsamında “İşkence Kurulu” oluşturuldu. “155 Polis İmdat” hattından esinlenilerek alınan “444 155 9” nolu hatta yapılan polis şiddeti ve işkence başvurularına avukatlar, hekimler, adli tıp uzmanları müdahale edecek.

Yine son dönemde İstanbul’da Terörle Mücadeleden Sorumlu Emniyet Müdür Yardımcılığı’na atanan Selim Sedat Ay’ın isminin, Türkiye’yi AİHM’de de mahkum ettiren işkence dosyalarında geçmesiyle gündeme gelen polis şiddetinde yaşanan artış, hukukçuları harekete geçirdi.

İstanbul Barosu ve İstanbul Tabip Odası’nın da desteklediği proje kapsamında, “444 155 9 İmdat Polis” hattı devreye sokuluyor. İstanbul Barosu’nda bir “İşkence Kurulu” da oluşturuldu. Projeye ayrıca işkence vakalarının teşhisi ve mağdurlarının tedavisi konusunda uzman olan Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) da destek verecek.

Çağdaş Hukukçular Derneği İstanbul Şubesi Başkanı Avukat Tanay, projeyi anlattı:
“Proje polis şiddetini önlemek için bir kurul önerisidir. Kurulda adli tıp uzmanları, hekimlik boyutu ve hukuki süreç var. Projeyi, İstanbul Barosu’na sunduk. Baro işin hukuki boyutuyla ana merkez oldu. Ahmet Koca olayı ve polis şiddetinin artması üzerine işkenceye karşı kurul oluşturuldu. Kurulun baroda merkezi var.

İstanbul’da polis şiddetine maruz kalan Ahmet Koca’nın Avukatı Efkan Bolaç ise şöyle konuştu:
“İki ayda bir rapor açıklayacağız. Bu raporlarda riskli karakollar, polis merkezleri deşifre edilecek ve emniyetin önlem alınması istenecek. Hem de kaç işkence vakası var, bu işin risk haritasını çıkartmayı düşünüyoruz.”


 

 

Texim’de ‘sınıf kimliği’ semineri

İstanbul Merter’de kurulu Texim Giyim’de fabrika önündeki direnişinin 17. gününde, direnişçi işçileri Tez-Koop-İş Sendikası Genel Eğitim Danışmanı Volkan Yaraşır ziyaret etti. Yaraşır’ın ziyareti işçiler tarafından büyük bir ilgiyle karşılanırken, direniş alanında işçilere verilen “sınıf kimliği” semineri de Texim işçileri için bir ilk oldu.

Yaraşır konuşmasına, Arap coğrafyası ve Avrupa’daki eylem dalgasını anlatarak başladı. Mısır, Tunus ve diğer Arap ülkeleri ile Avrupa’da kapitalist krize karşı gerçekleştirilen genel grev ve ayaklanmaların Texim işçilerini de yakından ilgilendirdiğini söyleyen Volkan Yaraşır, Texim direnişinin başlamasının tesadüfi bir gelişme olmadığını, dünya genelinde kapitalizmin kriziyle bağlantı içerisinde olduğunun altını çizdi.

Tüm dünyada çalışma saatlerinin uzatıldığını, artı değer sömürüsünün arttığını ve işçi ücretlerinin düşürüldüğünü söyleyen Yaraşır, dünya genelindeki ayaklanmaların ve grevlerin nedeninin bu olduğunu sözlerine ekledi.

Direnişe çıkmadan önce “ben” duygusuyla hareket eden işçilerin, direnişle birlikte “biz” duygusuna sahip olduğunu belirten Yaraşır, belirleyici olanın Alevi, Çerkez, Kürt olmaktan değil aynı sınıftan olmak olduğunu ifade etti.

İşçi sınıfının birlik olmasının önemine vurgu yaparak konuşmasını sürdüren Yaraşır, ‘su damlacığı’, ‘sel’, ‘kozalak’ ve ‘Avrupa-Japon bal arıları’ örnekleri üzerinden de birlik olmanın önemini anlattı.

Yaraşır, eğitimin son bölümünde, komitelerle hareket etmenin ve diğer direnişlerle beraber davranmanın önemi üzerinde durdu.

Yaraşır’ın semineri, ellerini birleştirerek havaya kaldıran Texim işçilerinin “Birlik, mücadele, zafer!” sloganını atmasıyla sona erdi.

Kızıl Bayrak / İstanbul